Almanca Deyimler

Almanca Deyimler Ve Anlamları

Von mir aus. (Benim için hava hoş fark etmez)
Auf die Nerven gehen. (Birinin sinirlerine dokunmak, birini sinir etmek)
Mit deinen dummen Fragen gehst du mir auf die Nerven.
(Aptalca sorularınla sinirime dokunuyorsun)

 

Das Licht anmachen.(Işığı açmak, ışığı yakmak)
Vor sich haben. (Yapacak şeyi olmak)
Ich habe heute vieles vor mir.
(Bugün yapacak çok şeyim var)

 

In Frage kommen (Söz konusu olmak)
Dein Problem ist nicht in Frage gekommen.
(Senin problemin hiç söz konusu olmadı)

 

Im wege stehen. (Engel olmak, karşısına çıkmak)
Schule haben. (Okulu olmak)
Heute haben wir keine Schule.
(Bugün okulumuz yok)

 

Eine Rolle spielen. (Bir rol oynamak, rolü olmak, önemi olmak)
Der Beruf spielt im leben eine große Rolle.
(Mesleğin yaşantıda büyük rolü vardır)

Nichts zu machen sein. (Yapacak hiçbir şeyi olmamak)
Leid tun: (Üzgün olmak, acımak)

 

Im Kopf: (Kafadan, akıldan, akılda)
Du kannst wohl nicht im Kopf rechnen.
(Akıldan hesap yapamıyorsun demek.)

 

Bescheid wissen. (İyi bilmek)
Weißt du Bescheid, was der Lehrer gesagt hat?
(Ögretmenin ne dediğini iyi biliyormusun?)

 

Ein gutes (schlechtes) Gewissen haben. (Vicdanen rahat olma(ma)k, gönlü rahat olma(ma)k)
Ich habe meinen Vater nicht belogen.Deswegen habe ich ein gutes Gewissen.
(Babama yalan söylemedim. Bu yüzden gönlüm rahat.)

 

Ein für allemal. (Son olarak, son defa)
Ein Auge zudrücken. (Göz yummak, mani olmamak)
Ich drücke ein Auge zu, aber das soll das letzte Mal sein.
(Göz yumuyorum, ama bu son olsun.)

Zu weit gehen. (Çok olmak, ileri gitmek)
Die Stirn runzeln. (Yüzünü buruşturmak, yüzünü eksitmek)

Das macht nichts. (Zararı yok)
Ich habe keinen Bleistift.Das macht nichts.
(Kurşun kalemim yok.Zararı yok.)

Es ist aus. (Bitti, sona erdi, kapandı)
Endlich ist es aus mit ihrer Freundschaft.
(Nihayet arkadaşlıkları sona erdi.)

Recht haben. (Haklı olmak, hakkı olmak)
Ich glaube, es wird regnen. Ja,du hast recht.
(Sanırım yağmur yağacak. Evet,haklısın.)

Weg müssen. (Gitmek, gerekmek)
Es ist spät.Ich mußweg.
(Geç oldu. Gitmeliyim)

Pech haben. (Şansı Olmamak)
Wir haben Pech. Es regnet.
Şansımız yok. Yağmur yağıyor.

Nichts dafürkönnen. (Elinden birsey gelmemek, çaresiz olmak)
Ich kann nichts dafür, wenn du nicht arbeitest.
(Sen calışmazsan ben birşey yapamam)

Weg sein. (Uyuya kalmak, sarhoş olmak, şaşırmak, aşık olmak)
Ich bin weg für Beşiktaş.
(Ben Beşiktaş’a aşağım.

Schleudern. (Kaymak, patinaj yapmak, savurmak)

Wie aus der Pistole geschossen: (Su gibi)
Ihr müsst die Wörter wie aus der Pistole geschossen sagen können.
(Sözcükleri su gibi söyleyebilmelisiniz.)

 

Nicht mehr mitmachen (Artık bir işte olmamak)

Klasse sein. (Birinci sınıf olmak, harika olmak, şahane olmak)
Mensch! Das Buch war doch Klasse!
(Yahu, kitap harikaydi be!)

Zur Hand haben. (Elinin altında olmak, elinde (var) olmak)
Mit guten Gewissen. (Gönül rahatlığı ile huzur içinde, rahatlıkla)

Nicht fertig werden. (Bir türlü unutamamak, aklı fikri hep aynı şeyde olmak, işin içinden bir türlü çıkamamak)

 

Eine Aufnahme machen. (Fotoğraf çekmek, resim çekmek)
Platz machen. (Yer açmak)

Kreuz und quer. (Her yana, sağa sola, bir aşağı bir yukarı)

Hier und da. (Orada burada, yer yer, bazen)

Heute sind wir hier und da spazieren gegangen.
(Bugün orada burada gezinti yaptık)

 

Geld machen. (Para yapmak, çok para kazanmak)
Feierabend machen. (Bitirmek, kapatmak, son vermek, paydos etmek)
Wieder auf den Beinen sein. (Belini doğrultmak, işlerini yoluna koymak; iyileşmek)

 

Mit der Zeit. (Zamanla, yavaş yavaş)
Keinen Pfennig wert sein. (Beş para etmemek)

 

Den Mund halten. (Çenesini kapamak, sesini kesmek, ağzını açmamak)
Du sollst den Mund halten!
(Kapa çeneni!)

Ein Gesicht machen wie drei Tage Regenwetter. (Surat asmak, suratından düşen bin parça olmak)

Lange Finger machen. (Eli uzun olmak, çalmak, hırsızlık yapmak)
Einen Bärenhunger haben. (Kurt gibi aç olmak)
Los, Mutter! Ich habe einen Bärenhunger.
(Haydi anne! kurt gibi açım)

 

Von Zeit zu Zeit. (Ara sıra, zaman zaman, fırsat buldukça)
Jemandem von etwas (davon) keine Silbe sagen. (Birine tek sözcük söylememek, hiç söz etmemek)

 

…Treppen hoch wohnen : …nci katta oturmak.
Meine Tante wohnt drei Treppen hoch.
(Teyzem üçüncü katta oturuyor.)

 

Von etwas kann Rede sein. (Söz konusu olmamak, ihtimal dışı olmak)
Von deiner ehe mit diesem Mädchen kann keine Rede sein.
(Bu kızla evlenmem söz konusu olamaz.)

 

Sich Mühe geben. (Çaba harcamak, gayret göstermek, didinmek)
Wer sich Mühe gibt, hat Erfolg.
(Çaba harcayan başarılı olur.)

Sich in die Länge ziehen. (Uzamak)
Köpfchen haben (Zeki olmak, kafalı olmak, kafası çalışmak)

Jemandem etwas ins Gesicht sagen. (Birine bir şeyi yüzüne (karşı) söylemek)
Kein Blatt vor den Mund nehmen (Ağzında bakla ıslanmamak, açık sözlü olmak)

Keinen Finger rühren: (Parmağını (bile) oynatmamak, elini sürmemek, karışmamak,aldırış etmemek.)
Es zieht: (Esiyor, hava akımı var)

 

Sich Rat holen: (Akıl danışmak, fikir almak)
Mehr und mehr: (Durmadan, gittikçe artan ölçüde, devamlı)

 

Ach! Lassen Sie doch! (Birakın Allah aşkına! hiç yararı yok)
Im Grunde (genommen). (Aslında, aslına bakılırsa, gerçi)

(Benim sonuçlarım tam tamina doğrudur.)Den Kopf hängenlassen. (Çok üzülmek, düş kırıklığına uğramak)
Hals über Kopf. (Aceleyle, telaşla, alelacele)

Etwas im Griff haben. (Elinden gelmek, elinde oyuncak olmak)
Erschlagen sein. (Şaşkına dönmek, yorgunluktan ölmek)

Jemandem in die Arme laufen. (Rastlamak, biriyle tesadüfen karşılaşmak)
Etwas auf der Zunge haben (dilinin ucunda olmak, söylemek üzere olmak)
Schlange stehen. (Kuyrukta durmak, sırada beklemek)

Einen Strich unter etwas ziehen. (Bir şeyin altına kalın bir çizgi çekmek, son vermek)
Feine Ohren haben. (Kulakları delik olmak, uyanık olmak)

Mit Mann und Maus (Toptan, hep birlikte.)
Bei Kräften sein (Kuvveti yerinde olmak.)
Auf der Hand liegen (Belli olmak, açık olmak)
Jemanden gross ansehen. (Şaşırmak, bakakalmak)
Feuer und Flamme sein. (Heyecanlı olmak, ateşli olmak, çoşmak)
Jemandem die Augen öffnen. (Birinin gözünü açmak)
Grüne Welle. (yeşil dalga, yeşil ışık)
(hep yeşil ışıkla karşılaşma durumu)
Es ist mir (dir,…) recht. (Benim için hava hoş, bence bir sakıncası yok)
Auf jeden (keine) Fall: (Her (hiçbir) durumda, her türlü (hiçbir) şartta, muhakkak (asla),kesinlikle,ne olursa olsun.)
Unter Umständen. (Belki, herhalde, uygun düşerse)
Schluß machen. (Bitirmek, son vermek)
In zwei Minuten müßt ihr Schluß machen
(İki dakikaya kadar bitirmelisin)
Kurz und gut: (kısacası, sözün kısası)
Auf den Gedanken kommen. (Fikrine varmak)
Schwarz sehen:(Karamsar olmak, sonunu iyi görmemek.)
Er ist sehr krank.Ich sehe schwarz für ihn.(Çok hasta, sonunu hiç iyi görmüyorum)
In Ruhe lassen(Birini rahat bırakmak)
Lass mich in Ruhe!
(Beni rahat bırak.)
Nach wie vor: (Eski hamam eski tas, eskisi gibi.)
Imstande sein: (Yapabilmek, elinden gelmek, ağzında bakla ıslanmak)
Zu Ende gehen: (Bitmek, sona ermek)
Auf den ersten Blick: (İlk bakışta)
Genug davon haben: (Canına tak etmek,bezmek,artık yetmek. )
Nicht gefallen: ( iyi (sağlıklı) gözükmemek )
Heute gefiel mir mein Vater nicht.
(Babamı bugün pek iyi görmedim.)
Heute oder morgen. (Bugün yarın)
Heute oder morgen werde ich ein Auto kaufen.
(Bugün yarın bir araba satın alacağım.)
Es kommt darauf an(bakalım)
Es kommt darauf an,dass er ins Kino kommt?
(Bakalım sinemaya gelecek mi?)
Einigermassen: (şöyle böyle,iyi kötü,aşağı yukarı)
Ich weiss einigermassen.
(Nasıl olduğunu iyi kötü biliyorum.)
Keine Ahnung haben:(Bilgisi olmamak)
Wohin ist er gegangen? Ich habe keine Ahnung.
(Nereye gitti, hiç bilgim yok.)
Zu tun haben. (Yapacak işi olmak)
Ich habe viel zu tun.
(çok işim var)
Zur Sache kommen (kısa kesmek)
Komm zur Sache! Ich habe keine Zeit.
(kısa kes, vaktim yok)
Vor sich gehen: (Olmak, vuku bulmak.)
Wie der Unfall vor sich gegangen ist?
(Kaza nasil oldu?)
Einen Streich spielen. (Birine oyun oynamak,oyun etmek.)
Versuch nicht,mir einen Streich zu spielen!
(Bana oyun oynamaya sakın kalkma!)
Vor Hunger sterben:(açlıktan ölmek)
Den Entschluss fassen: (Karar vermek,karara varmak.)
Auf diesem Wege. (Böyle,bu şekilde, bu yolla)
Im Schneckentempo. (Deve yürüyüşü, kaplumbağa yürüyüşü.)
Die Ohren spitzen. (Kulak kabartmak)
Den Kopf schütteln. (’Hayır’ anlamında kafasını sallamak, kabul etmemek)
Der Lehrer schüttelte den Kopf.
(Öğretmen kafasını salladı)
Hinter jemandem her sein. (Birinin arkasından koşmak, birinin peşinde olmak)
Di Männer sind hinter mir her.
(Adamlar peşimde)
Eins von beiden (İkisinden biri)
Grün oder blau. Wähle eins von beiden.
(yeşil yada mavi. İkisinden birini seç.)
Nicht ausstehen können. (Çekememek, sevmemek, hoşlanmamak)
Entschuldige! Aber ich kann heute abend deine Freunde nicht ausstehen. (Kusura bakma! ama bu akşam arkadaşını çekemem.)
Zur Welt kommen. (Dünyaya gelmek, doğmak)
Zu suchen haben. (Aramak, işi olmak)
Was hast du hier zu suchen?
(Burada ne arıyorsun?)
Es satt haben. (Bıkmak, karnı tok olmak, artık yetmek)
Von oben bis unten. (Baştan aşağı, tamamıyla, tepeden tırnağa)
Mit Leib und Seele. (Tüm benliğiyle, yürekten)
Das ist keine Kunst. (Hüner değil, babam da yapar)
Jemandem die Hand schütteln. (Birinin elini sıkmak)
Gas geben. (Gaza basmak, gazlamak.)
Zu Ende sein. (Bitmek, sona ermek)
Die Achseln zucken. (Omuz kaldırmak, omuz silkmek)
Sein Wort halten. (Sözünü tutmak)
Auf die leichte Schulter nehmen. (Hafife almak, kolaya almak, önemsememek)
Bis über die Ohren. (çok fazla, haddinden fazla)
Sein lassen: (Yapmamak, yapmaktan çaymak.)
Vor kurzem. (Birkaç gün önce,daha önce)

Aufs Haar stimmen. (Tam tamına doğru olmak)
Meine Ergebnisse stimmen aufs Haar.
(Benim sonuçlarım tam tamına doğrudur.)

 

Sich etwas durch den Kopf gehen lassen üsünüp tasinmak, uzun süre kafa yormak.

 

Das ist die Frage :Süpheli, belli degil.

 

Sein Brot verdienen :Gecimini saglamak, ekmek parasi kazanmak.

 

In Stürmen regnen :Bardaktan bosalircasina, (saganak halinde) yagmak.

 

Es gut mit jemandem meinen :Birine karsi iyi niyet beslemek, onun hakkinda iyi seyler düsünmek.

 

Im Laufe der Zeit :Zamanla, yavas yavas.

 

Zu sich kommen :Kendine gelmek, kendini bulmak.

 

Geschmacksache :Zevk meselesi.

Du magst keine Schokolade? Geschmacksache.

(Cikolata sevmez misin? Zevk meselesi.)

 

Das ist keine Frage :Kesinlikle, hic kuskusuz.

 

Dabei sein, etwas zu tun : (bir isi) o anda yapiyor olmak.

 

Von Tag zu Tag :Günden güne, gün gectikce.

 

Rücksicht nehmen 😀 ikkate almak, göz önüne almak, gözetmek.

 

Mit offenem Munde dastehen :Agzi (bir karis) acik kalmak.

 

Bei Laune sein :Keyfi yerinde olmak.

 

Von Kopf bis Fuss :Bastan asagi, tepeden tirnaga.

 

Ein Gesicht machen (ziehen, schneiden) :Yüzünü eksitmek, yüzünü burusturmak.

 

Jemandem freistehen 🙁 Bir seyi yapmakta) serbest olmak.

 

Da ist nichts dahinter 😀 egersiz olmak, önemsiz olmak.

 

Unter anderem :Bunun disinda, bunun yanisira.

 

Recht behalten :Hakli olmak, hakki olmak.

 

Etwas leicht nehmen :Kolaya almak, hafife almak, önemsememek.

 

So gut wie :Hemen hemen, asagi yukari.

 

Sich Gedanken machen üsünmek.

 

Haare auf den Zähnen haben :Kaba ve itaatsiz olmak, ters ve aksi cevaplar vermek.

 

Jemanden hat gut lachen :Sansi yerinde olmak, avantajli olmak.

Du hast gut lachen. Das Spiel hast du gewonnen.

(Haydi yine sanslisin. Oyunu kazandin.)

 

Unter uns gesagt :Aramizda kalsin, laf aramizda.

 

Jemandem zu dumm werden :Sabri tasmak, artik dayanamamak.

 

Einen guten Klang haben :Iyi isim yapmis olmak, iyi taninmak.

 

Alle Hände voll zu tun haben :Cok isi olmak, basini kasiyacak vakti olmamak.

 

Dahinter steckt etwas :Isin icinde bir is olmak.

 

Jemandem ein Licht aufgehen :Zihninde simsek cakmak, kavramak, anlamak.

 

Keine Nerven haben :Celikten sinirleri olmak.

 

Unter der Hand :El altindan, gizlice.

 

An der Reihe sein :Sira kendinde olmak, sirasi gelmek.

 

Von neuem :Yeniden, yeni bastan.

 

Es gut haben :Sansi olmak, dört ayak üstüne düsmek.

 

Bis ins kleinste :En ufak ayrintilara degin.

 

In die Hand nehmen :Ele almak.

 

Fürs nächste :Once, ilk önce, simdilik, gecici olarak.

 

Jemanden nicht leiden können :Birini cekememek.

 

Hand aufs Herz 😀 ogruyu söyle(yin).

 

Ein langes Gesicht machen :Agzi acik kalmak, afallamak, surat asmak.

 

Im Nu :Hemen, bir anda, göz acip kapayincaya dek.

 

Zu guter Letzt :Bütün bunlar yetmezmis gibi, sonunda.

 

Hals – und Beinbruch :Iyi sanslar! sansin(iz) acik olsun.

 

Von heute auf morgen :Cok kisa bir zamanda.

 

Sich das Leben nehmen :Intihar etmek.

 

Hin müssen :Gitmek gerekmek, gitmek zorunda olmak.

 

Den Verstand verlieren 😀 elirmek, sapitmak, cildirmak, kafayi üsütmek.

 

Die Ruhe verlieren :Heyecanlanmak, sükunetini kaybetmek.

 

Von oben herab :Yüksekten, burnu kaf daginda.

Er schaut alle Leute von oben herab an.

(Herkese yüksekten bakar.)

 

Den Kopf hängenlassen :Cok üzülmek, düs kirikligina ugramak.

 

Hals über Kopf :Aceleyle, telasla, alelacele.

 

Etwas im Griff haben :Elinden gelmek, elinde oyuncak olmak.

 

Erschlagen sein :Saskina dönmek, yorgunluktan ölmek.

 

Jemandem in die Arme laufen :Rastlamak, biriyle tesadüfen karsilasmak.

 

Etwas auf der Zunge haben 😀 ilinin ucunda olmak, söylemek üzere olmak.

 

Schlange stehen :Kuyrukta durmak, sirada beklemek.

 

Einen Strich unter etwas ziehen :Bir seyin altina kalin bir cizgi cekmek, son vermek.

 

Feine Ohren haben :Kulaklari delik olmak, uyanik olmak.

 

Mit Mann und Maus :Toptan, hep birlikte.

 

Bei Kräften sein :Kuvveti yerinde olmak.

 

Auf der Hand liegen :Belli olmak, acik olmak.

 

Jemanden gross ansehen :Sasirmak, bakakalmak.

 

Feuer und Flamme sein :Heyecanli olmak, atesli olmak, cosmak.

 

Jemandem die Augen öffnen :Birinin gözünü acmak.

 

Grüne Welle :Yesil dalga, yesil isik (hep yesil isikla karsilasma durumu.)

 

Es ist mir (dir,…) recht:Benim icin hava hos,bence bir sakincasi yok.

 

Auf jeden (keine) Fall:Her (hicbir) durumda, her türlü (hicbir) sartta, muhakkak (asla),kesinlikle,ne olursa olsun.

 

Unter Umständen:Belki,herhalde,uygun düserse.

 

Schluß machen:Bitirmek,son vermek.

In zwei Minuten müßt ihr Schluß machen.

(Iki dakikaya kadar bitirmelisin.)

 

Kurz und gut:Kisacasi,sözün kisasi.

 

Auf den Gedanken kommen:Fikrine varmak.

 

Schwarz sehen:Karamsar olmak,sonunu iyi görmemek.

Er ist sehr krank.Ich sehe schwarz für ihn.

(Cok hasta,sonunu hic iyi görmüyorum.)

 

In Ruhe lassen:Birini rahat birakmak.

Lass mich in Ruhe!

(Beni rahat birak.)

 

Nach wie vor:Eski hamam eski tas,eskisi gibi.

 

Imstande sein:Yapabilmek,elinden gelmek,agzinda bakla islanmak.

 

Zu Ende gehen:Bitmek,sona ermek.

 

Auf den ersten Blick:Ilk bakista.

 

Genug davon haben:Canina tak etmek,bezmek,artik yetmek.

 

Nicht gefallen:Iyi (saglikli) gözükmemek.

Heute gefiel mir mein Vater nicht.

(Babami bugun pek iyi görmedim.)

 

Heute oder morgen:Bugün yarin.

Heute oder morgen werde ich ein Auto kaufen.

(Bugün yarin bir araba satin alacagim.)

 

Es kommt darauf an:Bakalim.

Es kommt darauf an,dass er ins Kino kommt?

(Bakalim sinemaya gelecek mi?)

 

Einigermassen:Söyle böyle,iyi kötü,asagi yukari.

Ich weiss einigermassen.

(Nasil oldugunu iyi kötü biliyorum.)

 

Keine Ahnung haben:Bilgisi olmamak.

Wohin ist er gegangen? Ich habe keine Ahnung.

(Nereye gitti, hic bilgim yok.)

 

Zu tun haben:Yapacak isi olmak.

Ich habe viel zu tun.

(Cok isim var.)

 

Zur Sache kommen:Kisa kesmek.

Komm zur Sache! Ich habe keine Zeit.

(Kisa kes,vaktim yok.)

 

Vor sich gehen:Olmak,vuku bulmak.

Wie der Unfall vor sich gegangen ist?

(Kaza nasil oldu?)

 

Einen Streich spielen:Birine oyun oynamak,oyun etmek.

Versuch nicht,mir einen Streich zu spielen!

(Bana oyun oynamaya sakin kalkma!)

 

Vor Hunger sterben:Acliktan ölmek.

 

Den Entschluss fassen:Karar vermek,karara varmak.

 

Auf diesem Wege:Böyle,bu sekilde, bu yolla.

 

Im Schneckentempo:Deve yürüyüsü,kaplumbaga yürüyüsü.

 

Die Ohren spitzen:Kulak kabartmak.

 

Den Kopf schütteln:’Hayir’ anlaminda kafasini sallamak,kabul etmemek.

Der Lehrer schüttelte den Kopf.

(Ogretmen kafasini salladi.)

 

Hinter jemandem her sein:Birinin arkasindan kosmak,birinin pesinde olmak.

Di Männer sind hinter mir her.

(Adamlar pesimde.)

 

Eins von beiden:Ikisinden biri.

Grün oder blau. Wähle eins von beiden.

(Yesil yada mavi.Ikisinden birini sec.)

 

Nicht ausstehen können:Cekememek,sevmemek,hoslanmamak.

Entschuldige! Aber ich kann heute abend deine Freunde nicht ausstehen. (Kusura bakma! ama bu aksam arkadasini cekemem.)

 

Zur Welt kommen:Dünyaya gelmek,dogmak.

 

Zu suchen haben :Aramak, isi olmak.

Was hast du hier zu suchen?

(Burada ne ariyorsun?)

 

Es satt haben :Bikmak,karni tok olmak,artik yetmek.

Von oben bis unten :Bastan asagi,tamamiyla,tepeden tirnaga.

Mit Leib und Seele :Tüm benligiyle, yürekten.

Das ist keine Kunst :Hüner degil, babam da yapar.

Jemandem die Hand schütteln:Birinin elini sikmak.

Gas geben :Gaza basmak,gazlamak.

Zu Ende sein:Bitmek,sona ermek.

Die Achseln zucken:Omuz kaldirmak,omuz silkmek.

Sein Wort halten:Sözünü tutmak.

Auf die leichte Schulter nehmen:Hafife almak,kolaya almak,önemsememek.

Bis über die Ohren :Cok fazla,haddinden fazla.

Sein lassen:Yapmamak,yapmaktan caymak.

Vor kurzem :Birkac gün önce,daha önce.

Aufs Haar stimmen :Tam tamina dogru olmak.

Meine Ergebnisse stimmen aufs Haar.

Bu yazının kalıcı bağlantısı https://www.pratikalmanca.com/almanca-deyimler/

Bir cevap yazın

Your email address will not be published.